1 Ocak 2013 Salı

Angutyus'tan Mesaj


Bildiğiniz üzere Dizüstü Edebiyat' ın yazarlarından Angutyus 2 kitaplık Bir Apaçi Masalı adlı eserinde kendi  hayat hikayesini okuyucuyla paylaşıyor. %100 yaşanıp yazılmış bir hikaye olması, gerçekçiliğin tavan yapmasına neden oluyor. Bu yüzden de okurken hiç sıkılmayacağınız ve ne zaman bittiğini anlamayacağınız bir kitap karşınıza çıkıyor. Okurken hem kederlendim, hem de güldüm diyebilirim. Ve şiddetle tavsiye ettiğim nadir kitaplardan biridir Bir Apaçi Masalı. İlk kitabı okurken Angutyus bizlere çok önemli bir konu üzerinde durmuş. Şimdi sizlere o satırları paylaşmak istiyorum.
     Hoşlandığın kişinin seni keşfetmesini beklersin. Beklerken zaman geçer. Zaman geçtikçe, seni keşfetmesini bekleyen kişi takıntı olur. Takıntı oldukça için acır. Acı çekmeye başlarsın. Bu acıyla onun yokluğuyla yaşamaya başlarsın. Bir zaman sonra kendi gider, karanlık bir görüntüsü kalır. Hoşlanmaktan çıkar, kara bir sevdaya döner. Takıntı olur. Tatmin olamazsın. Tatminsizliklerle başa çıkmak çok zor. Bedenin açlığı bir şekilde gideriliyor da. Ruhunuzun açlığının hiçbir çaresi yok işte. Genlerden gelen bir boşluk bu. Kişinin kendisine biçtiği bir bedel sanırım.
     Her şeyin bir bedeli var ya. Hayatın bize sunduğu güzelliklerin de bedeli bu olsa gerek. Tatminsizlik. Hep fazlasını istemek... Daha fazlasını... Biz elde ettikçe yeni hedefler koyuyoruz. Yeni misyonlar yüklüyoruz ve acı çekiyoruz. O içimizdeki tatminsizlik denilen boşluk kemiriyor bizi farkına vardığımızda. Çoktan iş işten geçmiş oluyor. İçinizdeki bu yangını söndürecek olan kişi keşfetmiyor sizi. Bakıyorsunuz boş duvarlara. O karanlık görüntüsüne. Canınız yanıyor. Beklersiniz. Bekledikçe daha bağlanırsınız. Yaranız kanamaya başlar. Sığınaktır artık. Mabedindir. Dokunulmazındır. Tek dayanağındır. Tek tutunduğun dalın, tek nefretin, tek beklentin, tek muradın... Kendi kendini kandırırsın. O hoşlanıp konuşamadığın kişi düşmanın olmuştur. Koparıp atmaya kıyamazsın o yarayı. O mührü kaldırmaya kıyamazsın. Orada kalır. Vücudun, benliğinin, kalbinin, mantığının ve en önemlisi en insancıl duygularından beslenen bir asalak, iliğini kemiğini kurutan bir kene gibi yapışır kalır. O yara senin bir parçandır artık. Hayata karşı her yenildiğinde sığınacağın kuytu köşendir. Kimseleri sokmazsın o kuytu, karanlık köşeye. Her tokat yediğinde hayattan her çelme sonrası felekten... Her yıkımda, her bozgunda buluşursun o yarayla. Acıtır. Keşfedilmeyi beklemeyin.....
"Reddedilmek dünyanın sonu değil." diyerek noktayı koymak istiyorum. Belki bu satırlarda kendinizden bir şeyler bulacaksınız ve "Harbiden yaa." diyeceksiniz. Şahsen ben dedim. Angutyus süsten uzak; olduğu gibi yazıyor. Ya rahatsız olursunuz ya da hastası, ortası yok yani.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Angutyus Çok Haklı :)

Adsız dedi ki...

Kitabin ismine ve yazarın adına aldanmamak lazım. Muhteşem gözlemler, tespitler var. Hep bakıp görmediğimiz insanların küçük dünyalarındaki inanılması güç hayat hikâyeleri var. muhteşem anlatmış angutyus..

Adsız dedi ki...

angutyusun agızı aşırı kirli ama kitabın bütünü muzaffer izgünün zıkkımın kökü adlı romanından alıntı gibi olmus baska bir konu farklı öykü yazmalıydınız yaptığınız emege saygısızlıktır muzaffer beyden ve tüm okuyucularınızdan özür dilemeniz gerekiyor bunu bir borç bilip diğer kitabınızda özür dilemenizi temenni ediyorum

Yorum Gönder

 
;