23 Nisan 2013 Salı 0 yorum

Teşekkürler


 
    Sizden istediğim ne canınızdı ne de malınız. Asla size zarar verecek bir şey istemedim ben. İstediğim sadece mutluluktu. Bir parça mutluluk. Ama siz onu her şeyinizden önemli bir şeymiş gibi gördünüz. Sakladınız onu hep benden. Gömdünüz derinlere. Vurdunuz zincirlere. Acımadan. Beklemeden... Saklayamazsınız içinizdekileri. Her ne kadar saklamaya çalışsanız da gözükür aynadan her şeyiniz. Sizin vereceğiniz mutluluğu hak edebilmek çok zor değil mi? Öyle evet. İstekleriniz çok. Siz daha iyi bilirsiniz. Kalbiniz altından yapılma ya hani, onu tamamlayacak altın kalıplar arıyorsunuz. Başkaları gözünüzde bir hiç. Siz daha iyi bilirsiniz. Önemli olanın altın olmadığını göremiyorsunuz. Kalbinizi dolduracak olanın her şey olabileceğini ne yazık ki göremiyorsunuz. Karşınızdakini kırıyor, üzüyorsunuz. Gözünüz yükseklerde. Gözünüz bir perde. Gerçekleri göremiyorsunuz. Çaresizce sizden bir parça mutluluk dileyen kalpleri kırıp geçiyorsunuz. Canlarını yakıyorsunuz.Onları hor görüyorsunuz. Küçümsüyorsunuz. Kibirleniyorsunuz. Dünyalar yıkıyorsunuz. Siz bunları bilmiyorsunuz. Yükseklerdesiniz ya siz, o yüzden. Gözünüze hoş gelene tapıyor, onları kendinizden de yukarılarda görüyorsunuz. Yazık. Siz ne kadar zalimsiniz öyle ! Sizce siz nesiniz? Muhteşem bir insan, öyle değil mi? İyi, öyle sanmaya devam edin o zaman.Tüm yaptıklarınıza rağmen teşekkürler. Kalpler kırdınız, teşekkürler. Canlar yaktınız, teşekkürler. Hor gördünüz, teşekkürler  Zalimlik yaptınız, teşekkürler. Yaptığınız her şey için teşekkürler. O bilerek yapıp yıktığınız yüreklere karşı tarafta büyük kozlar verdiniz. Onlara büyük hediyeler sundunuz. Kendi ellerinizle. Onları yükseltecek, sizi yerin dibine sokacak... Teşekkürler. İyi ki varsınız !
0 yorum

Bu Kadar Da Olmaz Dedirtecek 29 Tesadüf

MGM kostümcüleri Oz Büyücüsü'nde ki Profesör Marvel için, pejmürde görünmesi amacıyla bir ikinci el dükkandan ceket aldı. Fakat bu ceketin aynı zamanda Oz'un yazarı L. Frank Baum'a ait olduğunu bilmiyorlardı.

1973 Yılında Anthony Hopkins, kitabıyla aynı ismi taşıyan George Feifer imzalı Petrovkalı Kız filminde başrolü kaptı. Önce kitabı okumak isteyen Hopkins, Londra'da ki hiç bir kitapçıda kitabı bulamadı. Eve giderken bir bankta unutulmuş bir kitap buldu ve bu kitap Petrovkalı Kız idi. 2 Yıl sonra filmi çekerken George Feifer Hopkins'e kendi kitabından onda olmadığını çünkü kitabı verdiği bir arkadaşının onu Londra'da kaybettiğini söyledi. Kitabın içinde Feifer'ın tüm notları bulunuyordu. Hopkins kitabı çıkarıp " Bu mu?" diye sordu, aynı kitaptı.

29 Eylül 1888'de saat 8.30'da Catherine Eddows tutuklandı. 12.55'de ayılıp serbest bırakılırken polislere isminin Marry Kelly olduğunu söyledi ki bu yanlış ve uydurmaydı. 30 Eylül'de sabah karın deşen tarafından öldürüldü. Bu karın deşenin son cinayeti olan Marry Kelly'den bir önceki cinayetti.

1660'da bir gemi Dover geçidinde battı. Tek kurtulan Hugh Williams idi. 1767'de aynı yerde ikinci bir gemi battı ve yine tek kurtulan adamın ismi Hugh Williams idi. 1820'de Tahmes'de bir gemi karaya oturdu ve yine tek kurtulan Hugh Williams idi. 1940'da bir gemi Alman mayını tarafından patlatıldı. İki adam kurtuldu, amca yeğenlerdi ve ikisinin de ismi Hugh Williams idi.

Hoover barajı projesinde 112 adam öldü. İlki 20 Aralık 1922'de J.G. Tierney idi. Sonuncu ise tam 13 yıl sonra yine 20 Aralık 1935'de Patrick Tierney idi ve J.G. Tierney'nin oğluydu.



1930'lar da Detroit'te dikkatsiz genç bir anne Joseph Figlock isimli bir adama çok şey borçlu. Figlock sokakta yürürken yüksekçe bir pencereden düşen bebek tam onun kucağına geldi. Ne adam ne de bebek yaralandı. Fakat sadece bir yıl sonra, yine Figlock sadece sokaktan geçiyorken aynı bebek yine aynı şekilde kucağına düştü. Ve yine ikisi de zarar görmedi.


200o'de çıkan Deus Ex projesinde sanatçı ikiz kuleleri New York siluetine koymadı. Bu ise oyunda ikiz kulelerin bir terörist saldırısında yıkıldığı şeklinde açıklanıyordu.

2008'de Obama'nın başkan seçildiğinin ertesi günü Illinois eyaletinde loto çekildi ve kazanan kombinasyonlardan biri 6-6-6 idi.

Birinci Dünya Savaşında ölen ilk İngiliz askeri ile son İngiliz askerinin mezarı 6 metre arayla ve birbirine bakıyor. Ve bu yerleştirme bilinçli yapılmadı.

Viyana'da ki 79 milyon insanın ölümünden sorumlu olan 3 insan Hitler, Stalin ve Josef sıklıkla aynı parkta yürüdü.

1895'de Ohio'da sadece iki araba vardı ve onlar da birbirine çarparak kaza yaptı.

Tamerlane 14. yüzyılda yaşayan Cengiz Han'ın soyundan ve zamanın çoğunu Asya'yı fethetmekle geçirmiş bir hükümdardı. Sovyet arkeologlar mezarını açtığında şu yazıyırdu :" Mezarımı açan benden daha kötü bir işgalciyi ortaya çıkaracaktır." Tarih 20 Haziran 1941 idi.

1914'de Alman bir anne çocuğunu fotoğraflamak için bir film aldı ve onu Starzburg'da ki bir fotoğrafçıya götürerek fotoğrafları almak istedi. Daha sonra savaş başladı ve fotoğrafları hiç alamadı. Daha sonra Frankfurt'a taşındı ve iki yıl sonra bu sefer yeni doğan çocuğunu fotoğraflamak için yine bir film aldı. Fotoğrafı almaya gittiğinde iki yıl önceki fotoğrafın yenisiyle üst üste bindiğini gördü. Filmler çoğunlukla tekrar kullanılırdı ve bu özel film hiç temizlenmeden 150 kilometre ötede aynı kadına satılmıştı.

Güney Afrikalı 49 yaşındaki astronom Danie du Toit, ölümün her an gelebileceğini öğütleyen bir ders verdi. Dersi bitirirken ağzına bir şeker attı, oturdu, ve bu şekerle boğulup öldü.

Arçdükü Franz Ferdinand'ın öldürüldüğü arabanın plakası "A III18" idi. Bu olaydan sonuçlanan savaş bir Ateşkes ile 11-11-18'de sona erdi.

200 yıl arayla yaşamış Hendrix ve Handel Brook caddesinde yanyana iki evde oturdu.

Bir ofise şikayet mektubu yazmak için gelen iki kadın bilgisayar hatası sonucu aynı sosyal güvenlik numarasına sahipti. Aynı Patricia Ann Campbell ismine sahiplerdi, ikisinin de doğum günü 13 Mart 1941 idi, ikisinin de babası Robert Campbell idi, ikisi de 1959'da iki askerle evlenmişti ve ikisinin de 21 ve 19 yaşlarında iki çocuğu vardı.

Thomas Jefferson'ın son sözleri: Bugün ayın 4'ü mü? ( Ölüm: 4 Temmuz 1826)
Bir kaç saat önce Jefferson'ın öldüğünü bilmeyen John Adams'ın son sözleri: Jefferson yaşıyor. ( Ölüm: 4 Temmuz 1826)
Son anlarında arkadaşı James Madison ile ilgili konuşan James Monroe'nun son sözleri: Keşke ölmeden son kez onu görebilseydim. (Ölüm 4 Temmuz 1831)
Bu geleneği devam ettirmek için Madison'a ilaç verildi ve 4 Temmuz'a kadar yaşatılmaya çalışıldı. son sözleri: Lanet olsun! (Ölüm: 28 Haziran 1836)


1920'lerde Amerikan roman yazarı Anne Parish çocukluk favorilerinden Jack Frost ve Diğer Öyküler kitabını Paris'te bir kitabevinde buldu. Kitabı kocasına gösterip ne kadar sevdiğini anlattı. Kitabı açtıklarında şu yazıyı gördüler: Anne Parish, 209 N. Weber sokağı, Colorado Springs" Kendi kitabıydı.

Hitler ve Napolyon 129 yıl arayla doğdular. Yine 129 yıl arayla hükümdar oldular. 129 yıl arayla Rusya'ya savaş açtılar ve 129 yıl arayla yenildiler.

Violet Jessop RMS Olympic, RMS Titanic ve HMHS Brittanic gemileri battığında bu gemilerde bulunuyordu.

Birinci Dünya Savaşı'nın ilk günlerinde İngilizler RMS Carmania isimli bir savaş gemisini geçici bir savaş teknesine dönüştürdü. Dikkatlerden uzak kalmasını umarak SMS Cap Trafalgar isimli bir Alman gemisi olarak gizlediler. Plan işe yaradı ve 14 Eylül 1914'de bir Alman gemisini Brezilya kıyısında batırdı. Tamamen tesadüf olarak batırdığı gemi gerçek SMS Cap Trafalgar gemisi idi. Hatta bu gemi de Almanlar tarafından RMS Carmania ismiyle gizlenmişti.

Roma'nın efsane kurucusunun adı Romulus idi ve daha sonra Augustus adını aldı. Alman barbarlar tarafından Batı Roma İmparatorluğu'nun son imparatorunun adı ise yine Romulus Augustus idi.

28 Temmuz 1900'da İtalya hükümdarı Kral Umberto Monza'da küçük bir restorana gitti. Restoran sahibinin adı da Umberto idi ve sipariş aldıktan sonra ikili ortak özelliklerini keşfettiler. İkisi de Turin kasabasında 14 Mart 1844'de doğdu. İkisi de aynı gün Margherita isimli birer kadınla evlendiler. Kral Umberto'nun kral olduğu gün restoran açıldı. Ertesi gün ise restoran sahibi öldürüldü, kral buna üzülürken aynı gün kalabalıktan bir suikastçı onu öldürdü.

1974'de Bermuda'da motosiklet kullanan bir adam taksi çarpmasıyla öldü. Bir yıl sonra adamın kardeşi yine aynı motosiklet ile öldü. Ona da aynı taksi sürücüsü aynı yolcu ile birlikte çarptı.

1976 tarihli Omen filmi pek çok tesadüf barındırıyordu. En ilginci ise şuydu: Film ekibi tarafından kiralanan bir özel jet son anda iptal edildi. Daha sonra bu jet bir yola çarptı ve iki arabanın kaza yapmasına yol açtı. Jetin çarptığı arabalardan birinde pilotun karısı ve çocuğu vardı ve kimse kurtulamadı.

Beatrice'de ki batı yakası baptist kilisesi korosu için her çarşamba saat 7.20'de bir prova yapardı. 1 Mart 1950'de bir çarşamba günü 7.27'de gaz sızıntısından bir patlama yaşandı. Mucizevi bir şekilde kimse zarar görmedi çünkü koronun 15 üyesinin tamamı ilk defa provaya geç kalmıştı.

2006'da balıkçı Mark Anderson "Copious" isimli botuyla balığa çıkmışken tam 92 yıllık bir şişede mesaj buldu ki bu en eski mesaj olarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi. Arkadaşı Andrew Leaper'a bu konuda devamlı övünerek onu gıcık etti. 2012'de Aynı botla bu sefer Leaper balığa çıktığında bu sefer 96 yıllık bir mesajı o buldu ve arkadaşını kitaptaki yerinden etti.

70 yaşında bir adam Helsinki'nin 600 kilometre kuzeyinde bir yoldan geçerken bir kamyonet ona çarptı ve adam öldü. 2 Saat önce yine 70 yaşında bir adam 1.5 kilometre ötede yine karşıdan karşıya geçerken kamyonet çarpmasıyla öldü. İkisi kardeşti, hatta ikiz kardeşti.

Kaynak: Cracked.Com

20 Nisan 2013 Cumartesi 0 yorum

Öğrencinin Bir Haftası

 
    Hepimiz kendimizi biliyoruz ama kendimizi başkasından dinlediğimizde bazen komik olabiliyor ya işte o misali ben de sizin gülümseyeceğinizi umarak yeni yazımı paylaşıyorum. Yazımda bir erkek lise öğrencisinin bir haftasını anlatacağım. Hadi iyi okumalar. :)

Pazartesi
    Herkesin ortak sevmediği günün sabahı, dünün yorgunluğuyla zar zor uyanabilen öğrenci saatine baktığında acele etmezse okula geç kalacağını anlamıştır. (Servisle gidenlerin pek sıkıntısı olmaz ama onların da servisi kaçırma durumları var elbette.) Aceleyle üstünü giyinir, vakti varsa bir kaç şey atıştırır. Dakikalar sonra evin kapısından çıkmıştır. Buraya kadar her şey tamam. Şimdi okula gideceği minibüsü beklemeye koyulur.Minibüs uzaktan gözükür, öğrencinin gözleri parlar ve elini kaldırır. Ancak bir sorun vardır. Minibüs durmamıştır. Çok dolu olduğundan . Düşünün normalde millet cama yapışıncaya kadar yolcu alan adam durmamıştır. O kadar dolu. Öğrenci çaresiz bir sonraki minibüsü beklemektedir. Saatine baktığında 10 dakika içinde okulda olması gerektiğini görür. Daha minibüs gelecek, 5-10 dakika sonra öğrenci inecek, 5-10 dakika da okula yürüyecek. Dediğim sürelerde minimum yani. Öğrenci şimdiden müdür yardımcılarının kendisine nasıl davranacağını düşünmektedir.Aynı zamanda öğrenciyi yok yazılma korkusu da kaplamıştır.Allah büyüktür deyip okula vardığında bir grup öğrenciye bağıran adamı görür. Aha sıçtık deyip sıraya girer. Bağırış çağırıştan sonra çöp toplama görevi öğrencilere kitlenmiştir. Millet söve söve çöp toplarken bizim öğrenci de onlarla aynı kaderi paylaşmaktadır. Oh bitti deyip sınıfa adımını attığında bu sefer öğretmenin gazabına uğrar. "Git derse kabul kağıdı al !". Öğrencinin sabah sabah ettiği küfürlerin haddi hesabı  yoktur. Nöbetçi müdür yardımcısına gider ve onun da gazabına uğrar. Zor bela kağıdı alır, sınıfa girer sonunda. Sinirli olduğu için derse de konsantre olamaz kolay kolay. Okulun ilk günü böyle geçmiştir.Öğrenci hem günün yorgunluğu hem de Pazar gününün yorgunluğuyla biraz yorgun dönmüştür evine. Biraz dinlenip karnını doyurduktan sonra bilgisayarının power tuşuna basar.(Bazıları eve geldiğinde daha üstünü değiştirmeden o tuşa basar ayrı konu) Facebook, Twitter vb ne kadar hesabı varsa hepsini kontrol eder. Öğrenci mutludur. Hoşuna giden bir alet sonuçta. Saatler geçse sıkılmaz. Kim sıkılır ki? Ancak mutluluğu çok uzun sürmez. Babası, evin kapısının kilidine anahtarını sokmuştur. Öğrenciyi birden bir huzursuzluk kaplar. Çünkü babasının kendisine kızacağını, neden ders yapmadığını soracağını bilmektedir. Babası odasına girdiğinde öğrenci masaüstünü açıp yenile yapmaktadır. Babası ters bir bakış atıp olay yerinden uzaklaşmıştır. Öğrenci derin bir oh çeker. Devam eder işlerine. Hoşlandığı kızın tüm hesaplarını kontrol eder. Ne yapıyor, ne yazıyor, birinden hoşlanıyor mu falan filan. Gördüğü bir resme veya videoya arkadaşını etiketler. Gördüğü güzel capslerin linkini kopyalayıp arkadaşına mesaj atar. Mesaj aynen şöyledir. "(link) ahahahha süper yaa :D". Gelen cevap ":D:D:D:DDDD: :D:D aynen lan" Öğrenci bu muhabbetler eşliğinde güzel vakit geçirmektedir. Saat 10-11 civarı mutluluğunun sona erdiği saatlerdir. Çünkü kendisinden kurtulduğunu sandığı babası tekrar gelir ve kendisine kızmaya , hesap sormaya başlar. Tartışmalardan sonra öğrencide ne moral ne de istek kalır. Dörtlü prizin düğmesine basıp kapatır bilgisayarı. Sinirlidir, atarlıdır. Babası odadan çıktıktan sonra başlar söylenmeye. "Hep ders mi yapacam ! Teknoloji düşmanları ! Bu evden gitmek için can atıyorum ! " gibi gibi. Ah öğrenci vah öğrenci. Sen ne zaman ders yaptın ki? Hem o evden gitsen ne yapacaksın çok merak ediyorum. Klasik liseli işte. Çoğumuz böyleyiz. Neyse, sonra telefonundan devam eder muhabbetine.Ve Pazartesi günü böyle geçer.

Salı
    Okulda hoşlandığı kızı görür. Kalbi deli gibi atmaya başlamıştır. Ancak o cesareti kendinde bulamaz bir türlü. Platonik aşkına devam eder. Biraz da korkar aslında. Önceki tecrübelerine dayanarak kızın kendisini reddedeceğini düşünür. Ama lanet olsun ki onu çok seviyordur. Bir kabul etse dünyalar onundur ama kız onu sevmez veya başkasını sever. Genelde böyle olur. Öğrenci de ne yapsın garibim, unutur mecbur.Boynu büküktür. İçi buruktur. Burası Muş'tur.Yolu yokuştur. Ve yazar saçmaladığının farkındadır. Böyledir işte. Neyse. Eve geldiğinde yine aynı şeyler.

Çarşamba
    Bugün sınav vardır. Dün çalışırım deyip çalışmayan öğrenciyi korku kaplamıştır. Hemen kopya kağıdı hazırlamaya koyulur. Yapacak bir şey yoktur bu saatten sonra.Bir mucize istemektedir tüm öğrenciler. Ne olur ertelensin sınav diye. Ve bekledikleri mucize gerçekleşir. Sınav ertelenmiştir.Sınıf bayram yerine dönmüştür.Öğrenciler sevinç çığlıkları atmakta, gözyaşları dökmektedirler. Ancak sonradan fark edecekleri şey yine sınava çalışmadıkları olacaktır. Çıkışta dershanenin yolunu tutar öğrenci. Gördüğü o kadar dersten sonra bir de dershanenin olması huzursuz eder onu. Gitmezse babasının kendisine neler diyeceğini düşünen öğrenci gitmemekten vazgeçer.Eve geldiğinde kendisini bir sürpriz beklemektedir.Misafirler... Hoş geldiniz deyip odasına geçer. Mutludur. Kendisi bilgisayarda oyalanırken kimsenin kendisini rahatsız etmeyeceğini düşünür. Ama biraz sonra misafirin çocuklarıyla kardeşleri odasını basmıştır. Heyt biz geldik ulan sana yok burada huzur misali dalarlar içeriye. Öğrenci ne olduğunu anlayamadan odası savaş alanına dönmüştür çoktan. Aldırmamaya çalışır. Ama bu sefer de babası gelip "Oğlum kapat şunu da içeriye gel ayıp olur" demez mi ! Vay benim başıma gelenler deyip telefonun alıp içeriye gider. Sanar ki içeride telefonuyla ilgilenebilecek. Ona da izin yoktur. Kös kös oturur orada . Arada gelen soruları yanıtlar. Zamanla ortama alışır. O klasik muhabbetleri ilgiyle dinlemeye başlar. Misafirler gittiğinde saat 12 civarıdır. Girer yatağına takar kulaklıklarını.

Perşembe
    Perşembe günü güzeldir. Çünkü akşama Kurtlar Vadisi vardır. Günün bir an önce bitmesini ister öğrenci. Ancak aksine zaman ters dönmüş bir kaplumbağa gibi sanki hiç ilerlemez.Arkadaşları arasında bu akşamki bölümün nasıl olacağıyla ilgili konuşmalar yapar.Bir şekilde zaman geçer ve öğrenci eve gelir. Babasıyla arasının iyi olduğu günlerden biridir bugün. Bugün Kurtlar Vadisi vardır. Bugün geçici ateşkesin yapıldığı gündür. Bugün annelerin en sevmediği gündür. Bugün erkeklerin, vadicilerin günüdür. Cipsler, çikolatalar alınır, çaylar hazırlanır. Telefonların fişleri çekilir, kimse rahatsız etmesin diye.(O kadar da değil!) Film izlenirken çıt çıkmaz. Çıkarsa olaya müdahale edilir.Reklama girildiğinde huzursuz olunur. Film biter, "Ulan haftaya ne olacak acaba?" soruları sorulmaya başlanır. Kurtlar Vadisi'nin Türklerde yeri çok başkadır.

Cuma
   Mübarek gün. Muhteşem gün.Moralin en yüksek olduğu gün. Okulun son günü. Herkes bir enerjik bir enerjik o biçim. Derslere katılmalar falan. Zaman geçsin hesabı.Fazla uzun sürmez ama bu durum. Son derslere doğru heyecan tavan yapmış, sabırsız olunmaya başlanmıştır. Zil çalar, İstiklal Marşı okunur.Müdür yardımcısı "İyi tatiller " dediğinde öğrenciler o gazla "Hadi bir daha görüşmemek üzere zuhahaha tatil beee !" naraları atarlar.Bir havalar bir havalar. Ulan tatil dediğin iki gün . Su gibi geçiyor. Dershane var. Neyin kafasındasın sen? Öğrenci mutlu mesut eve gidecekken o acı gerçek aklına gelir. Bugün dershane var ! Laaaan. Kim koydu ya bunu buraya ! Bunu öğrenciye yapmayın. Mutluluğuna pranga vurmayın. Duygularıyla oynamayın. Ama yapacak bir şey yoktur. Gidilir dershaneye.Öğrenci eve geldiğinde öyle rahattır ki herif sanki üniversiteyi kazanmış ,bitirmiş , iş bulmuştur. Aslında her gün rahattır öğrenci ama Cuma günü bir başkadır.

Cumartesi
    Cumartesi günü sabahı dershanenin yolunu tutar öğrenci. Ulan her gün dershane mi olur diye sızlanır. Neyse yaa öğleden sonra boşum deyip avunur. Dershaneden geldiğinde de %99 bilgisayarda akşama kadar vakit geçirir. O gün böyle geçer.

Pazar
    Bugün isyan bayraklarının çekildiği gündür. Çünkü dershane öğleden sonradır. "Millet dışarıda geziyor , ben dershaneye gidiyorum. Offff yaaa !" nidaları yükselmeye başlar. Çaresizdir yine öğrenci. Eve gelir. Yarın okulun olması canını sıkar. Bugün de böyle geçer.

Hep böyle geçer. Okul, ev ,dershane. Hep aynı hayatı yaşar öğrenci. Böylece öğrencinin kaba taslak bir haftası böyle geçer.
10 Nisan 2013 Çarşamba 0 yorum

Muhteşem Doğa Fotoğrafları


Kaynak: Onedio.Com




















 
;