12 Ocak 2014 Pazar

Kelebek Etkili Sevdalar

Fransız bir politikacıya, "Sizin gibi biriyle Fransa'da evlenmek isteyen yüz binlerce genç kız varken, neden bunca yıl evlenmediniz?" diye sorarlar.

Fransız politikacı bu soruya "Gençlik yıllarımda metroda bir kadının ayağına bastım.  Kadının sırtı dönüktü hafif, aptal, şapşal, gerizekalı diye bağırarak döndü ve yüzüme bakıp, affedersiniz sizi kocam zannettim dedi ve bu olay benim evlilik hakkındaki olumsuz düşüncelerimin temeli oldu" diye yanıt verir.

Kelebek etkisi altındaki sevdalar, tıpkı kelebeklerin bir günlük ömrü gibi olurlar. Arkadaşlıkların ilk birliktelik dönemi rüya gibi geçerken, kalıcı dönemi, kalıcı hayal kırıklıklarına dönüşmeye başlar. Şiirler yazılan, sürprizler yapılan biricik sevgili, ayağa basan aptalın şapşalın biri oluverip çıkar.

Sevdaya kelebek etkisini katan duygulardır. Yarını olmayan duygular. TIpkı gözü açık düşler gibi, bir günlük, bir dakikalık düşlerimiz gibi. Tıpkı kelebekler gibi, sabahtan akşama doya doya yaşanılan ve akşam olunca da biten bir ömür gibi.

Beyin sevdayı kelebek etkisinden kurtaracak olan tek güçtür. Olan biten her şeyi bütün çıplaklığı ile kabul eden beynimiz, ne bizi mutsuz eder ne de sevdamıza zeval verir. Bağırmaz, kızmaz, küsmez, çekip gitmez. Kalır ve çözer.

Çünkü beyin çözüm odaklıdır. Beyin yakınmaz, sürekli eylem halinde tutar kendisini.

Yakınan da öfkeye kapılan da duygularımızdır aslında. Öfke çaresizliktir. Öfke beynin biz olmadığımız anlamına gelir. Öfkeye kapılan, her şeye saldırır. Vurur, kırar, döker. Hem de bir zamanlar hiç zarar veremeyeceği, gözlerinden dahi sakındığı kişilere karşı yapar bunu.

Kırıp dökenin aklı bırkaç dakika içerisinde başına geri gelir. Elleri kelepçeli "pişmanım" der. Pişmanım dedirten beynidir. Tıpkı vurup-kırdırtanın duyguları olması gibi.

Bertrand Russell'in "Sevda Spinoza'nın Tanrısı gibi, bizim onu sevmemize karşılık o da bizi sever" dediği sevda bu tür bir sevda olmalı herhalde. Sen beni seversen ben de seni severim türünden bir sevda.

Yaşamın içinde rastlanılan ve aşılamayan zorluklar karşısında bazen insanlar suçu kendisinde görür. Duygularını arar hesap sormak için ama yerinde bulamaz. Nasıl bulsun! Duygu böyle bir şey, zoru görünce kaçar. Nasıl bulsun! Sonra suçsuz birine, kendi beynine yönelir. Basar tetiğe ve intihar eder.

Suçu kendinde gören beynine zarar verir. Suçu toplumda gören, çıkar yüksek bir yere bırakır kendisini aşağıya.

Onu bugünlere getiren duyguları yine onu bugünlerde böyle bir yanlışlığa sürükler.

Beynimizdeki sevda bizi sadece sevdiğimize sımsıkı bağlamaz. Yaşama da bağlar. Beynimizdeki sevdanın rotası hep aynıdır. Duygulardaki sevdanın rotası ise gel-gitlerle doludur. Ama bir gerçek vardır ki, içinde dönüş olan gidişler, gidiş değildir. Sevdayı ebediyen beyne doğru yola çıkarmaktır bu gidiş.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
;